İyiki bir Kaçkarlara gittin demeyin, insan Karadenize gider de malzemesiz döner mi, oradaki her bir günümüz kendi başına birer fıkraydı. anlat anlat bitmiyor ki :)
bu geziye ilk karar verdiğimizde Kocamla iddiaya girmiştik. O bana, sen hayatta tırmanamazsın, yarı yolda eve döneceğim diye tutturursun demişti, ben de "görürüz öleceğimi bilsem zirveye çıkacağım" demiştim.
Sonuç ne mi oldu :)) Kocam çadırında hasta yatarken ben zirve yaptım :)) Ha ayaklarım patladığı için dönüşte yokuş aşağı geri geri gidip dağcılık tarihinde bir ilke imza attım ve turistlere malzeme oldum o başka.
Kocam zirveye çıkamadı,ama hakkını yemeyeyim. Naletlemeyi(trans) başarı ile tamamladı. işte trans sonrasında medeniyete kavuşma anı :)) Kuzinenin etrafında bizim cesur Türk ekibini ve su, çamur ve bilimum doğa artığı ile belenmiş çoraplarımızı görüyorsunuz. Burası Ayder Yaylasının belki de en güzel pansiyonuydu yediğimiz Karadeniz yemekleri o kadar güzeldi ki belli ki sevgi ve Karadenizin misafirperverliği ile yapılmıştı. (kamp alanında Erol Dayının yemekleri bir başkaydı tabii)
*Fer = Arapça kökenli bir kelimedir güç, kuvvet anlamına gelir ( Kaynak: TDK)
İşte bizim müthiş Türk ekibi:
Ayaktakiler:Ayhan,Canan,Ben, Avni'm,Mehmet,
Oturanlar: Evren ve rehberlerimiz kırmızı şortlu Göksu :)) ) ve Çile Bezi Muhammed.