Benim Dünyam...

Merhaba, Günlük tutanlar vardır hani, yıllar sonra okur anılara dalar, bazen sevinir bazen üzülürler. Ben bunu hiç yapmadım. Ama düşündüm de neden olmasın.... Benim de okuduğumda derinlere dalacağım anılarım olsa fena mı olur? hele insan otuzuna gelince daha bir geçmişi özlüyor.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İstanbul, Türkiye

Kimim ben ? Bilmem ki. adım Ülkem. Hayatı yaşadıkça öğrenen, her gün bir yaşa daha basan biriyim işte. Hayat süprizlerle doluymuş yaşadıkça gördüm. Hayatın herkese sadece hoş suprizler sunmasını diliyorum.

27 Haziran 2006

Derinden mi yüksekten mi korkar insan?

yüksekten değil de derinden korkar mı insan... korkarmış meğer :)
Hafta sonu Saros- ibrice limanındaydık. Dalgıçların kamp kurduğu, denizin insanlığa güzelliği sunduğu yerde...

bir yanda kayalıkların arasından güneşlenmeye çıkan yengeçler, öbür yanda, insanı dost görüp kendini sevdirmek için neredeyse karaya çıkacakmış gibi oynaşan balıklar... bir kaçamak yaptık biz İstanbul'un keşmekeş sıcak yapışkan havasından uzakta... bulutun görmeye izin verdiği sürece güneşi gördük, denizin bizi kabul ettiği sürece serinledik bu hafta sonu..

Sonsuz bir karanlığa dönüşerek derinleşen denizi görene kadar kıyıdan seyretmek balıkları büyüleyiciydi.Ama sonrasında tarifi zor bir korku kaplıyor insanı. soruyorum kendime yükseklik mi derinlik mi asıl insanı ürperten... ben bugüne kadar yüksekten de aşağıya baktım aşağıdan da yukarıya.. ama derinlik kavramını bir an burada, denizin sonsuz derinlikte seni yuttuğu yerde farkettim ve gördüm ki yükseklik değil de derinlikmiş insanı ürperten.

Sarozun bize sunduğu güzelliklere doyunca, batı Trakya'nın güney batısındaki en uç noktaya bi gidelim dedik. Enez'e gittik. Geçmişi M.Ö. 7500 yıl öncesine dayanan bir yerleşim bölgesi Enez. hani Mehmet Akif ne güzel anlatır ya mısralarında .... Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı... Enez kalesinde bu mısralar sanki dizelerden çıkmış adeta karşımıza dikilmiş gibiydi. bastığımız her yerden tarih fışkırıyordu...zaten her karışı öyle değil mi bu vatan toprağının.....
günümüzü Meriç nehrinin çizdiği sınıra kadar giderek ve bir adım ötede duran Avrupa toprağına selam göndererek noktaladık.

14 Haziran 2006

birbirinizi birbirinize mutlu emanet ettik. hep öyle kalmanızı dilerim

mutluluk, sevgi, bağlılık ve saygı hep onlarla olsun tanrım... hiç peşlerini bırakmasın....






06 Haziran 2006

Seni Unutmayacağız


Seni Unutmayacağız Amcacığım...






Besim Genç

02 Haziran 2006

Kınalı Gelinim

Hepimizin duyduğunda gözleri dolduğu o eşsiz türkü "Yüksek Yüksek Tepeler"Bu sefer bizi güldürdü de güldürdü. Ah be kınalım, güle güle de bu tören yapılmaz ki, insan usulen de olsa ağlar. :).
30 Mayıs akşamı benim kelebeğimin kına gecesi vardı. Aslında iki kardeş hiç haz etmeyiz böylesi törenlerden ama biricik Anneannemiz'in "bu evde gidecek hiç kız kalmadı, benim anamdan yadigar Bindallıyı kim giyecek" diye hatır bırakması tüm prensiplerimizi alt üst etti. Zavallı Annem 6 yıl önce evlilik hazırlığı yaparak tek tecrübe edindiği bende böyle bir merasim yaşamadığı için ve kendisi de zamanında Kına gecesi yapmadığı için"ben anama mı çekmişim ne :)" panik içinde günlerce sağdan soldan bilgi edindi. Meğer herkesin de geleneği farklıymış Dünürü başka bir merasim anlatır, komşuları başka, akrabalar, dostlar başka...
En çok kabul göreni kendimizce kurguladık. Tabi burada bizim ufaklığın arkadaşlarının hakkını yememek gerek. Kızlar olaya el koyunca herşey tıkır tıkır işledi. kurgumuz şöyleydi;

"yüksek yüksek tepeler" türküsü ile kına dolu tepsi ile ben şaşkınlık içinde salondan içeri girdim. mumlar eşliğinde içeri gelen bindallı gelinimiz salonun ortasındaki sandalyeye oturdu. Bir yandan o ağlatan eşsiz türkü kulaklarda yankılanırken mumları tutan kızlar gelinimizin çevresinde döndü de durdu. Meğer gelin ağlamadan kına yakılmazmış. eh bizimkinin de güleceği tuttu mu. Türküler söylendi ağıtlar yakıldı yok yok . bizim kızda "tık" yok. en sonunda ağladı ama gülmekten... olsun dedik ağladı ya önemli olan o (bizimki duygulandığı için ağladığını söylediyse de pek inanan olmadı :) ) sonra kınalar yakıldı. Herkesi aldı bir şekilli kına yakma derdi. havalarda yalancı dövme kalıpları uçuşurken herkes kendince bir şekil verdi kınasına. sonrası malum, sanki bir ömrün kurtlarını bir gecede attık. oynadık da oynadık. Ben ki kendi düğünümde bile oyanamak için kokteyl formatını seçmişim, o gece tüm olmazlarımı oldurdum. bi horon edemedim işte o içimde kaldı. Bir laz kızı olarak en kısa zamanda bu horonu etmeyi de tepmeyi de öğrenmem şart oldu.

Sevgiyle kalın...

free web tracker